İYİ Parti Aydın Milletvekili Sezgin, Bakan Dönmez’e sordu
İYİ Parti Aydın Milletvekili Sezgin, Bakan Dönmez’e sordu
İYİ Parti Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’e yazılı soru önergesi verdi.
Milletvekili Sezgin önergesinde şu ifadelere yer verdi:
Aydın’ın Karpuzlu ilçesi ile Muğla’nın Milas ilçesi arasında yer alan ve verimli tarımsal arazileri, doğal güzellikleri, 5 bin yıllık tarihi kalıntıları barındıran 33 kilometrelik alana 30 adet rüzgâr enerjisi santrali (RES) yapılmak üzere bir şirkete önlisans verildiği basına yansımıştır.
RES’lerin yapılacağı bölgeler, Latmos Dağları’nda madencilik faaliyetlerinin tahribatından kurtulabilmiş en bakir bölgelerde yer almaktadır. Bölgede yoğun bir şekilde fıstık çamı yetiştiriciliği, arıcılık, zeytincilik gibi katma değeri yüksek tarımsal faaliyetler gerçekleştirilmektedir. Uzmanlar, canlı bir yaban hayatı bulunan, yoğun ormanlık alanlarla kaplı olan, endemik bitkiler başta olmak üzere yüzlerce bitki çeşidinin bulunduğu bölgede bu kadar yoğun RES yatırımları yapılması halinde geri dönüşü olmayan bir tahribat oluşacağını belirtmektedir. Ayrıca bölge halkı, ekonomik ve sosyal olarak çok büyük zarara uğrayacaktır.
Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) yönetmeliği kapsamında Aydın ve Muğla’da gerçekleştirilen halkın katılımı toplantılarında bölge halkı, RES’lerin yapılmasına net bir şekilde karşı çıkmış ve çekincelerini dile getirmiştir. Doğal hayatın büyük zarar göreceği, tarihsel ve kültürel değerlerin büyük tahribata uğrayacağı vurgulanmıştır.
Bu çerçevede;
1) 30 adet RES yatırımı projesine göre bölgede kaç metrekarelik alanda toplam kaç ağaç
kesilmesi planlanmaktadır?
2) Halkın rızası olmamasına rağmen bölgedeki RES yatırımlarına devam edilecek midir?
3) Jeotermal enerji santrali (JES) ÇED süreçlerindeki halkın katılımı toplantılarında
olduğu gibi, halkın itirazlarına rağmen yatırımlar devam edecekse, bu toplantılar neden
yapılmaktadır?
4) Yenilenebilir enerji yatırımlarında yerel halkın itirazları ile doğal varlıklar ve ekonomik
faaliyetler üzerindeki bariz tahribat riski neden dikkate alınmamaktadır?